Bugün,
yaklaşık bir sene önce okuduğum ama kadın bedenine ilişkin son iki kayıttaki
içeriğin hem çağrıştırdığı hem de örtüştüğü bir doktora tezini paylaşmak
istiyorum. Kendi annelik arzularını sorguladığı dönemde, çalışmasını anne
olamayan kadınlar üzerine kuran İrem Erdem Atak, “Açıklanamayan İnfertilitede Kadınlık
ve Anne-Kız İlişkisinde Anneliğin İletimi” başlıklı araştırmasıyla konuk oluyor
bloga. Atak, bilinç düzeyinde yoğun olarak bahsedilen çocuk sahibi olma arzusuna
ve organik herhangi bir engel olmamasına rağmen gebe kalamayan 30 kadınla yüz
yüze gerçekleştirdiği araştırmasını, psikanalitik kuram çerçevesinde
değerlendirmiş; kısırlığı, bu kadınların bilinçdışı süreçlerini anlamak amacıyla
bir semptom olarak ele almış:
“Gerçek
bebek annenin kollarındaki bebektir; ancak onun öncesinde annenin zihninde
hayal edilen bebek vardır. İşte tasarımlardan oluşan bu ruhsal dünya, sadece
dünyaya gelmiş olan bebekle etkileşimi değil, doğumdan ve hatta bebek oluşmadan
önceki düşlemleri, korkuları, rüyaları, çocukluk anılarını, ebeveynleri ve
gelecekle ilgili beklentileri de içermektedir. Bebek sahibi olmak,
bilinçdışında da önemli bir çalışmayı gerektirmektedir.
…Kısır
kadınlar çocuk sahibi olma arzularında bir anlamda bilinçdışında iyi anneyi aramaktadırlar.
Çocuk sahibi olmaktan bahsederken, bir yandan da bunun ne kadar korkutucu bir
duygu olduğunu vurgularlar. Kadınlar, kendi olumsuz anne imgelemine karşı çocuk
sahibi olmak istemektedirler. Gelmesi beklenen çocuk, kadını kendi annesine
karşı savunacak kalkan durumundadır. Tüm boşluğu, kayıp duygusunu ve yalnızlığı
dolduracak ve kadının geçmişini tamir edecektir. İşte bu dürtüsel şiddete karşı
kısırlık semptom olarak ortaya çıkıp üstün gelmektedir.”
Atak,
araştırması için projektif yöntemlerden biri olan Rorschach Testi’ni kullanmış.
Amaç, gerçeklikte annenin ve anneyle ilişkinin doğasını incelemek yerine,
düşlemsel düzeyde annelerin hastaların ruhsal dünyasında nasıl bir yere sahip
olduklarının anlaşılmasını sağlayabilmek. Zira hepsi için ortak bir ruhsal örgütlenmeden
bahsedilemez. Ben de bunu göz önünde bulundurarak, testin, kişinin dış dünyaya
ilk tepkisini ve anne imgelemine karşı aldığı pozisyonu gösteren ve yukarıda
resmini gördüğünüz ilk karta verdikleri yanıtları sıralamak istedim. İlk
nesnenin son derece “kötü” olarak düşlemlendiği ve haliyle özdeşim kurmayı
olanaksız kılan bu atıfları, elbette tezin kavramsal çerçevesinden bağımsız
düşünmeden sıralıyorum.
“Bade, 33 yaşında, 8 yıllık evli: “Hep yarasaya benzetiyorum. Böyle
kanatları şöyle kıvrık, yarasa gibi. Bunu başka şeye benzeten oluyor mu?
Cadılar Bayramı’nda kabağın üstüne çizdikleri şeylere benziyor bu,
Halloween’de. Bir de o yengecin elleri gibi, kıskaçları gibi biraz.”
Songül, 28 yaşında, 8 yıllık evli: “Bunlar da ne olabilir ki? Yarasaya
mı benziyor neye benziyor, hayvan gibi ya. Ne böyle insan gibi de değil
kanatları var... İnsan da değil bu ya, insan da olabilir ama kanatları var.
Hayvan galiba. Uçak da olabilir ama değil. Kapkara bir şey. Siz bence bunu
alın, benzetemedim doktor hanım. Arkasına bakayım belki bir şey yazılıdır,
kanatları var sanki yarasa gibi bir şey. Yarasa hayvan da değil değişik bir şey
yani. Eşim bunu yorumlar ben hiç benzetemedim. Ruh halim çok kötü. Yok yok
hiçbir şeye benzemiyor.”
Halime, 27 yaşında, 5 yıllık evli: “Kelebek diyeyim buna. Sanki
kelebeğe benziyor di mi? Bu arada kelebekleri görüyorum rüyamda belki o
yüzdendir. Zorro’nun şalı var ya ona benziyor.”
Zekiye, 35 yaşında, 11 yıllık evli: “Tavuk görüyorum ve civcivler
görüyorum. Böyle bir ağaç yapılır ya parmaklık gibi, oraya tutunmuşlar
tavuklar, altta civcivler var. Bunlar da yeni doğmuş civcivler, ağızlarını
açmışlar. İki insan öpüşüyor da olabilir. Fal gibi oldu bu. Bana fal bak derler
hep, çıkar mı çok da bilmem ama.”
Zerrin, 24 yaşında, 5 yıllık evli: “Hiç üretme şeyim yok kafamda
biliyor musunuz? Kuşa benzetiyorum bunu. Şunlara kanat diyorum, şu sırtındaki
herhangi bir benek benek, şu kafası diyorum başka da bir şeye benzetemiyorum.”
Selma, 27 yaşında, 6 yıllık evli: “Hiçbir şeye benzemiyor gibi, ama
kaya parçası. Uçan bir kuşa da benziyor.”
Necla, 34 yaşında, 15 yıllık evli: “Bu belkemiği gibi bir şeye
benziyor. Sanki pöçük tarafı gibi bir şey geliyor bana. Bir hayvan olabilir mi?
Yarasa gibi bir şey ona da benziyor, kahve falı bilseydim daha güzel
benzetirdim.”
Kevser, 31 yaşında, 8 yıllık evli: “Uçak mı uçağa da benziyor. Şuradan
uçağa benzettim. Kanatları var. Kuş da olabilir. Bu benim buralarım da olabilir
kendim. Şurası rahim zannediyorum, buralarda yumurtalıklar olabilir.”
Nuran, 30 yaşında, 5 yıllık evli: “Ne bileyim bir yaratık, canavar
gibi, yaratık gibi bir şey ya da ultrasonda rahme benziyor.”
Reyhan, 28 yaşında, 3 yıllık evli: “Bir hayvana benziyor ama kelebek mi
desem yarasa mı desem, karışık bir şeye benziyor ama… Bir de şeye benzettim
sağlıkçı olduğum için kemik, biraz pelvis yapısına benzettim, ama daha çok
hayvana benziyor, şurada kıskaçları varmış.”