Aşağıdaki
metin, Nancy Atakan’ın, sanatçı Özgül Arslan’ın “2+1” kişisel sergisi için 2010
yılında kaleme aldığı katalog yazısından bir bölüm. Gebelik sürecine ilişkin
birbirini takip eden son kayıtlarla örtüştüğü için dikkatimi çekti. Özellikle
annelik deneyiminin tüm kadınlar üzerinde nasıl travmatik bir deneyim olduğuna
dair ortak sözümüz, bu eylemi malzeme eden bir sanatçıyla tanışmama vesile
oldu.
Ben bu sergiden, “Kusma” başlıklı bir önceki kaydı, hem süreç hem de zihinsel olarak izlediğini düşündüğüm “Sabun Köpüğü” isimli video enstalasyonuna ait görseli, Atakan’ın yazısındaki ilgili paragraf ile birlikte paylaşmak istiyorum. Kimbilir, kadının iç dünyasında çocuğa dair hissettiği karmaşaya karşılık gelen bulantı/kusma, sonrasında, farkında olmadan duygusal ve fiziksel olarak yoğun bir "temizlik işçiliğini" de beraberinde getiriyordur:
Ben bu sergiden, “Kusma” başlıklı bir önceki kaydı, hem süreç hem de zihinsel olarak izlediğini düşündüğüm “Sabun Köpüğü” isimli video enstalasyonuna ait görseli, Atakan’ın yazısındaki ilgili paragraf ile birlikte paylaşmak istiyorum. Kimbilir, kadının iç dünyasında çocuğa dair hissettiği karmaşaya karşılık gelen bulantı/kusma, sonrasında, farkında olmadan duygusal ve fiziksel olarak yoğun bir "temizlik işçiliğini" de beraberinde getiriyordur:
“Her
sanatçı, sanat üretirken yaşam deneyimlerini analiz ederek var oluşunu ortaya
koyar. Norm budur, ancak irdelenecek konu ve deneyim seçimi her zaman kişisel
ve öznel olma eğilimindedir. '2+1' kişisel sergisindeki resimlerinde,
Özgül Aslan, şu andaki var oluş durumunun önemli bir yönü olarak annelik
konusunu vurgulamaktadır. 1975 yılında, sanat teorisyeni Lucy Lippard,
sanatçıların neden annelik, hamilelik ve doğum ile ilgili sanat çalışmaları
yapmadıklarını sorgulamıştır. Sonraki yıl ise Amerikalı kavramsal sanatçı Mary
Kelly, doğum yapmak ve kendi hayatının kontrolünü kaybetmekten oluşan durumunu
açıklamak için psikoanalitik terimlerden yararlanan Post Partum Document isimli
çalışmasını sunmuştur. Bu dönemde, kadın sanatçıların çoğu, medeni hallerine
veya çocuklarına atıfta bulunmamayı tercih ediyordu ancak Kelly, kadınlara özgü
bu deneyime değinen sanat eserleri üretmeyi engelleyen kültürel baskıya karşı
cesur bir duruş sergilemişti. Bu eylemiyle, konunun, gelecekte diğer kadın
sanatçılar tarafından da kullanılabilecek uygun bir malzeme olarak
meşrulaştırılmasına yardımcı olmuştu. Canan Şenol, Gül Ilgaz, Gülçin Aksoy ve
Nazan Azeri gibi bazı Türk kadın sanatçılar bu konuya eserlerinde değinseler
de, bu deneyimin tüm kadınlar üzerine nasıl travmatik bir niteliğe sahip olduğu
göz önüne alındığında, bu kadın sanatçıların sayısı yeterli değildir.
…Annelik,
Arslan'a bir ev hizmetlisi, temizlikçi, organizatör ve bakıcı olarak ev
içindeki konumunu hatırlatmaktadır. Bu farkındalığı, Avusturyalı sanatçı Peter
Kogler ile birlikte yaptığı 'İstanbul'da Yaşıyor ve Çalışıyor' isimli
2010 İstanbul Kültür Başkenti projesine katılım için ürettikleri 'Sabun
Köpüğü' video çalışmasına da aktarmıştır.
Bu
videoda Arslan, dağlar dolusu sabun köpüğü yapmakta ve bununla siyah bir
halıyı yıkamaktadır. Halı şampuanı kullandığını ve siyah bir halıyı yıkıyor
olduğunu, bana şahsen söylediği için biliyorum, yoksa videodan anlamam mümkün
olmazdı. Yukarıdan yapılan çekim sayesinde halı, Arslan'ın üzerinde zarif ve
kadınsı bir elbise giyerek performans sergilediği siyah, düz bir yüzey halini almaktadır.
Ellerinin ve dizlerinin üstüne çökerek, vücudunu ve sabun köpüklerini, bir
resim/video oluşturmak için malzeme olarak kullanmaktadır. Elleriyle ve bazen
de tahta bir sopayla, sabun köpüklerini düz yüzey üzerinde itmekte, sürtmekte,
dövmekte ve hareket ettirmektedir. Bazen zarif, bazen şiddetli, bazen güçlü,
bazen ise yumuşak olabilen hareketlerle çizgiler, zigzaglar, şekiller ve
daireler çizmektedir. Bunu yapmak, tüm vücudunu ve kollarındaki tüm gücü
kullanmasını gerektirmektedir. Bir öykü anlatmadan, aslında hiçbir şeyi
temizlemeden, hiç bitmeyen bir hareketle, bir duyguyu iletmek ve şiirsel bir
şeyler söylemek için ev içi malzemeleri kullanmaktadır. Köle gibi çalışarak ve
yüksek miktarda enerji kullanarak, bize, sürekli hareket ve eylem içinde olmaya
dair anlamsız ihtiyacımızı hatırlatan, meditatif ve hipnotik bir eylem
gerçekleştirmektedir. Bu eserde, aşırı agresif hareketlerden zarafetle ikna
edici olan hareketlere geniş bir yelpazeyi kullanarak ve her türlü manevraya
başvurarak manipüle etme, organize etme, gruplama ve itme ihtiyacımızı
görebiliriz. Bu, belki de bize, anne babalarımız, eşlerimiz, arkadaşlarımız, iş
arkadaşlarımız ve bizler tarafından, kontrolü elimize almak için kullandığımız
stratejileri hatırlatmaktadır. Bunu, ayrıca, bir anne, sanatçı, kadın ve
üretken bir insan olmak için gerekli olan ve genellikle ödüllendirilmeyen,
bitmek bilmeyen mücadelenin ve emeğin metaforu olarak görmekteyim.”