Ne
daha önce böyle "karikatürize" edilişini görmüştüm ne de “savunmasını” okumuştum.
Bir önceki kayıtta sözünü ettiğim “Uzayda Bir Elektrik Hasıl Oldu: 1960’larda
Müzikli Türkiye” isimli sergi vesile oldu ve Zeki Müren ile toplum
arasında şimdiye kadar “sessiz” olduğunu düşündüğüm anlaşma, içinde öfke ve
suçluluk da olmak üzere pek çok duyguyu barındıran “yüklü” bir çerçeveye
dönüştü.
24
Eylül’de, ölümünün 16. yılında anılan Zeki Müren’in, niçin mini ve maksi etek
giydiğini açıkladığı aşağıdaki metni de, yanda gördüğünüz “karikatürü” de acıklı
buldum. “Alkışlarınız neticenin müspet olduğunu göstermeseydi devam etmezdim”
diyen Müren için, politik bir dil geliştirmedi eleştirileri haksız sayılmaz ama
Halil Kandok’un Kaos GL’de yer alan “Keşke açıkça ‘Zeki Müren eşcinseldi’
diyebilseydik” başlıklı yazısında ifade ettiği gibi, karmaşık ve yalnız iç dünyaların
yatıştırıcısı olması da son derece anlaşılabilir:
“Topluma karışan, toplumun parçası olan bir eşcinsellik sergilemeyip,
eşcinselliği yaşam kültürünün bir parçası haline gelebilmesine katkı sağlamamış
olabilir ama, bazı eşcinsellerin yalnız olmadıklarını hissettirip kendilerini
keşfetmelerini sağlamıştır belki. Kırsaldaki eşcinsellerimiz demezler mi hep, ‘Dünyada
bir Zeki Müren var bir de ben var zannederdim,’ diye. Belki de kendimizle
barışmamızı sağlamış, eşcinselliğimiz adına farkında olmadığımız özgüveni
aşılamış olabilir bizlere.”
Belki
de kimileri için “mutabakat”ın bile eşitsizliği vurguladığı bir söylemin
kapılarını açmıştır Zeki Müren. Zira bu metnin neyi haklılaştırdığını kestirmek
güç:
“Sanatçı
Zeki Müren mini ve maksi etekle sahneye çıkmasının bazı çevrelerde büyük tepki
yaratması üzerine ‘İcap ederse günün birinde dünya çapındaki bir revüde Adem
ile Havva’nın ‘Adem’ini temsil eder bir tek yaprakla sahneye çıkarım. Bu biraz
cesaret işidir,’ demiştir. Zeki Müren’in bu konudaki yazısı aşağıdadır:
1.
Yıllar önce sahneye çıktığım ilk sezonda papyonuma işlettiğim bir tek inci ve
giydiğim bordo renkli smokin için neler yazılmış neler söylenmişti… Hâlbuki
bugün?
2.
Artist sahnede her şey yapabilir… Ben yeniliklerimi caddede tatbik etmiyorum ki…
3.
Futbolcular maça pijama ile mi çıkıyorlar? Boksörler ringde tulum mu
giyiyorlar? Pehlivanlarımız mayo ile güreşmiyorlar mı? Judo veya barfiks yapanların
veya trapezcilerin suspansuarlarına sözümüz var mı? Zeybeklerimizin kıyafetinde
diz kapakları kapalı mı?
4.
Cinsilatif dediğimiz cici hanımlarımızın süper mini modasına uyduğu son
yıllarda benim, eski Romalılardan, gladyatörlerden, Antuan’dan, Sezar’dan
modernize ettiğim bir kıyafeti giymeye neden hakkım olmasın?
5.
Pek çok hanım sanatçının göbek ve göğüslerinin ve mevzun bacaklarının teşhir
edildiği sahnelerde benim lame çizmemin üstünden bir karış fazla görünen sarı
tüylü bacağımın sözü olur mu? İyi ki oldu… İnsan estetiğine güvenemediği yerini
açabilir mi?
6.
Asırlardır pileli mini etek giyen İskoç askerlerine ne buyurulur?
7.
Bu bikini devrinde plajlarda uzun don mu giymeliyiz acaba?
8.
Dünya seyahatimde batıda son entarili erkek modasını önce ben de hayretle
izledim. Artık uzun saçlı rengârenk kılıklı erkeklerin sokaklarda rahatça
dolaştığı memleketimizde nasıl olsa başkaları tatbik edecekti bunu… Sahne
yeniliklerinin “naçizane” öncüsü olarak erken davrandım… İyi yapmadım mı?
Alkışlarınız neticenin müspet olduğunu göstermeseydi devam etmezdim.
Gelelim
Maksiye…
1. Dedelerimiz evlerinde entari giymiyorlar mı?
2.
Padişahlar sırmalı elmaslı kaftanlarının altına ne giyerlerdi?
3.
Kafkas beylerinin çizme üstüne giydikleri kıyafet maksi değil de nedir?
4.
Rahipler kadın mıdırlar?
5.
Mevlevi’ler kloş etekleri ile semaya varmıyorlar mı? O ne ulvi bir görüntüdür.
6.
Arap ülkelerinde yere kadar giyilen entarilere söz edilebilir mi?
7.
Bir sanatçı bahsedilmediği gün bitmiş tükenmiş demektir.
8. “Yıldırımlar
yüksek tepelere düşerler…” demiş atalarımız. Sizler benim siperisaikamsınız."
Derin
saygılarımla
Zeki
Müren