Feodor Rojankovsky yorumu |
Bu
kayıt, bir öncekinin dolaylı bir takibi olacak. Zira doğum sonrası, kimilerinin
annelik hüznü diyerek romantikleştirdiği, bazılarının da depresyon diyerek
klinikleştirdiği sürecin, tıpkı hamilelik gibi, çalışıldığı takdirde kadın
ruhsallığına önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Çalışmadan kastım da, aşağıda yapacağım
alıntıda olduğu gibi, dış gerçekliğe ait her türlü veriyi kullanarak, bilinçli
tercihlerin ardında yatan bilinçdışı tetiklemeleri anlamak. Bugün için bu veriyi,
Lucy Rollin, “Dream Imagery and The Portrayal of Childhood Anxieties in Nursery
Rhyme Illustrations” isimli makalesiyle sağlıyor. Ölüm, sakat kalma, hayvanlara
işkence, acımasız şakalar, sınırsız gücü olan tehditkâr anneler gibi bazı
unsurlarıyla, yetişkinlere bilinçli ya da bilinçdışı çocukluk korkularını
hatırlatan bilmeceler, tekerlemeler, ninniler…
Rollin
çalışmasında, illüstrasyon sanatçılarının kelimelerden yola çıkarak ortaya
koyduklarını, rüyalara benzetiyor. Çünkü
rüyalar da kelimelerin resme dökülmesi gibi. Her ikisi de, yasaklanan arzuların
ya da korkuların ifadesine izin veriyor. Her ikisinde de sansür var. Zira illüstratör,
yetişkin olarak söz konusu söylencelerin kişisel çağrışımları ile kendinden
beklenenler arasında kalıyor. Rüyadan korunmak için de SENSÖR var. Bu ket vurmanın
farklarını, rüyaların hareketli diğerlerinin ise olmadığı gerçeğini bir kenara
bırakırsak, söz konusu analoji, yaratımların detaylarına dair yapılan seçimleri
analiz etmenin önünde bir engel olmayabilir. Nitekim bu bilmeceler gibi rüyalar da gizli ve
aşikâr içerikleriyle çok şey anlatıyor. İster çizerek yorumlayan, isterse aktaran
için.
Yazıda
sözü edilen iki örnek, bu kaydın asıl meselesini oluşturuyor. Tekerlemeleri
görselleştirenlerin zihinsel zenginliği ise, görünenler ve görünmeyenlere
referans vermesi açısından sembolik bir temsil sunuyor:
"Humpty Dumpty tells a brief tale of someone or something falling to complete destruction. The rhythm and rhyme make this story enjoyable to recite, and children in many cultures have recited some form of it for centuries. Yet such a recitation implies the contemplation of violent death, perhaps even one's own if one identifies consciously or unconsciously with Humpty Dumpty. Perhaps even more disturbing is a rhyme which is recited (or sung) by mothers to children: Hushabye Baby. This rhyme, with its soothing sounds and rhythms, rocks a baby and then plunges it to the ground, to injury or death. Yet it may be the single most transmitted rhyme in the canon, offered by mother to infant, generation after generation, for centuries. Why should this rhyme be pleasurable to mothers? Like Humpty Dumpty, its manifest content might be seen as innocent, perhaps a quaint depiction of early wind-rocked cradles, but like Humpty, its latent content recalls Winnicott's catalogue of the few unthinkable anxieties of infancy: Going to pieces, falling forever, having no relation to the body and having no orientation."
Çizimlerin "sevimliliği" tekerlemenin "korkunçluğunu" örtmediği gibi, "korkunç" olanlar da, ifade ettiklerinin gerçekliğini değiştirmiyor. Tıpkı doğum sonrası yaşananlar gibi.
Ne korkunç ne sevimli…
Hush a bye baby, on the tree top, When the wind blows the cradle will rock; When the bow breaks, the cradle will fall, And down will come baby, cradle and all. |