4 Nisan 2011

Müze

İlk sıradakini geçen sene Ankara'da, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde çektiğim yandaki fotoğrafları, müzeleri ziyaret ettiğimiz sıraya göre yerleştirdim. Böylece dev hiyeroglif tablet, ikinci sıradaki yerini aldı. Zira yeni düzenlemelerinin ardından geçtiğimiz hafta ilk ziyaretçileri olduğumuz Boğazköy Müzesi'nin dış duvarını süslüyordu. Sol alt köşede yer alan benzersiz kap ise, Boğazköy'ün bağlı olduğu Çorum'dan. Aynı zamanda Etnografya Müzesi olarak kullanılan bina, oldukça büyük. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin ikinci katında, cam kapaklı dolapların içinden seçtiğim küçük toprak eserler de sonda. 
Fotoğrafların değil ama bu müzelerin ortak özelliği, Hitit döneminden geriye kalanları aralarında paylaşmış olmaları. Bu kayda ilham veren diğer önemli benzerlik de, müzelerin "güvenlik" eşliğinde nesnelere nereden başlayarak ve nasıl bakılacağını belirleyen çizgisel bir tarih anlayışıyla düzenlenmeleri. Tarihsel dönemlendirmeleri altüst eden ve yeniden düşünmeyi zorunlu kılan yeni kalıntıları hatırlayarak, sadece bahsi geçen arkeoloji müzeleri için değil, müzelerin iktidarla ilişkili ve son derece ideolojik tarafına, Wendy Shaw'un Osmanlı Bankası Müzesi'nin etkinlikleri çerçevesinde yıllar önce yaptığı "Neden Müze? Topum ve Modernliğin Terbiyecisi" başlıklı konuşmasından alıntılar yaparak bakmak istedim: 
"...müze, bilgiyle davranış arasında aracılık eden okul, hapishane ve hastane gibi modern kamu kurumlarına dahildir. Bu kurumlardaki gibi müzede de kişi, nereye kadar gidebileceğini öğrenir; ne zaman, nasıl ve neden içeriye girebileceğini ve ne kadar derine nüfuz edebileceğini yöneten kuralları, tıpkı kayıt olmuş, ücretini ödemiş bir öğrencinin sınıflara girebileceğini ama bürolara giremeyeceğini bildiği gibi, bir ziyaretçi de tıpkı sınıftaki öğrenci gibi yalnızca öğrenmekle sorumlu olmanın rahatlığıyla müzede hazır bulunur.
...Topkapı Sarayı Müzesi'nde ziyaretçi, kıyafet sergisine dikdörtgen olan odaya sağdan girer ve odayı saat yönünün tersinden dolaşır. Giyim eşyalarının başlıkları yalnızca bu eşyaların sahiplerini ve ne zaman kullanıldıklarını sunuyor olsa da, kostümlerin Osmanlı'nın geç dönemiyle sonlanan sıralanışı, ziyaretçiyi bir modernleşme süreci okumasına teşvik eder.
...Hazine bölümünde ise eserlerin tarihsel kullanımından, politik anlamlarından ya da kültürel bağlamından çok, yalnızca yapıldıkları malzemeye dayanarak 'pahalı mücevherler' olarak seçilmiş olması, basitleştirilmiş ve kusurlu olsa da bir tarih anlatımı kurmak yerine, sultanların göz kamaştıran zenginliklerini vurgulamaktadır." 
Her ne kadar ben de bu fotoğrafları, eskiden yeniye doğru zamansal bir sıraya soksam da, hafızanın tam da tarihsel çizgiselliğinin aksine anlık, düzensiz, KİŞİSEL ve  parça parça oluşu, bu fotoğraflardaki nesneleri, ayrı ayrı ya da birlikte oluşturdukları hikayeleriyle kendi zininsel müzemin bir parçası yapıyor.