12 Nisan 2011

Sentetik Dünya


2 sene önce Balıkesir-Gönen'de fotoğrafladığım "Plastik Kızlar"
Bugün, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Endüstri Mühendisi Öznur Dolmaz’ın, “Gündelik Hayatta Plastik Malzemelerin Anlamları: Mutfak Objeleri Üzerine Bir Araştırma” başlıklı tezi rehberliğinde, nesnelerin sosyal ve sembolik anlamlarla dolu dünyalarına bir yolculuk yapalım. İnsan sağlığı ve çevre kirliliği ile doğrudan ilişkisiyle birlikte, iç dünyamızda plastikle kavramsal bir karşılaşma gerçekleştirelim.
Damacana ve pompası, muşamba masa örtüleri, melamin tabaklar, çoğu lavabo altında saklanan leğen, süzgeç, karıştırma ya da meyve yıkama kapları, tezgâh altındaki çekmecelerin hemen hepsindeki kaşıklık, plastik malzemeden yapılan, mobilya işlevi olsa da, mobilya muamelesi görmeyen dolaplar… Bu son derece tanıdık nesneler ve manzaralar, tezin ikinci bölümünü kapsayan kullanıcı araştırmasına, plastiğin özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ucuzluk ve bolluk ile karşılık bulan anlamıyla yansıyor. Kimi için kırılmayarak masraf çıkarmıyor, kimi ucuz ve hafif olduğu için 5 yerine 15 tane alıyor. Renklerinin çekiciliği, eğlenceli görüntüsü de cabası…
Isıtıldığında şekil alabilen, soğutulduğunda sertleşip şeklini koruyan, belli bir doğrultuda kopmadan sürekli deforme olabilen, her türlü kalıba girebilen son derece “uyumlu” bu madde, benim için gerçeklik algımızı bozan taklit edebilme yeteneğiyle öne çıkıyor. Zira sahtenin çoğalması kanıksanırken, doğala rastlamak sıra dışı oluyor. Nitekim çalışmanın ilk bölümünde, Solmaz’ın plastiğin taklit yeteneği üzerinden ortaya koyduğu örnek; kalkınma, kentleşme, çağdaşlaşma ile birlikte bir çözüm önerisi olarak ortaya konan İZOLASYON’u, bakın nasıl çarpıcı biçimde temsil ediyor:
“Satılık ya da kiralık ev ilanlarında belirtilen ve aranan bir özellik olarak PVC, son 30 yıldır Türkiye’de gündelik hayatın bir parçası. Bu ürün grubuna adını veren Pimapen, önceleri sadece beyaz renkte üretim yaparken, şimdilerde ‘Ağaçların eşsiz karakteri Pimapen renklerinde’ reklam sloganı ile meşe, çınar görünümünde sahne alıyor:
‘1970'lerde Türkiye, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, enerji krizi ile tanıştı. Benzin kuyrukları, kalorifer yakıtı sıkıntısı hayatımıza girdi. Öte yandan kalkınan Türkiye'de kentleşme olgusu, konut yapımında hızlı bir artışa neden oldu. Çağdaş kentlerde yapılar, çağdaş malzemelerle üretilmeye başlandı. Çünkü birkaç yıl içinde çürüyen, yağmuru ve soğuk havayı içeri geçiren, sık boya-bakım gerektiren eski tip ahşap, alüminyum ya da demir doğramalar, gelişmiş kentlerin gereksinmelerine çözüm olamıyordu. Çözüm, Pimaş'tan geldi. 70'li yılların sonunda araştırma geliştirme faaliyetlerine başlayan Pimaş, 1982 yılında ilk PVC pencere sistemini Türk insanına tanıttı. 
Pimapen, mükemmel yalıtım özelliği ile enerji sorununa çözüm getirir, aynı zamanda isin-tozun, kirli havanın içeri girmesini önleyerek, kullanıldığı mekânların temizliğini kolaylaştırır. Pimapen, uzun ömürlü olduğu, boya bakım gerektirmediği için kısa zamanda kendini amorti eden, dolayısıyla ekonomik bir malzemedir. Pimapen, kalabalıklaştıkça gürültüsü artan kentlerde, ses yalıtımı ile insan sağlığını korur. Geri dönüşümlüdür, çok uzun ömürlü olduğu için, dünyamızın ve ülkemizin yok olmakta olan ağaç hazinesinin israfını önler; çevre açısından idealdir.”
Plastik penceremden bakarken sentetik dünyaya, Eloy'dan "Plastic Girl" çalıyor arka fonda!