24 Ocak 2012

Kısırlık


Bugün, yaklaşık bir sene önce okuduğum ama kadın bedenine ilişkin son iki kayıttaki içeriğin hem çağrıştırdığı hem de örtüştüğü bir doktora tezini paylaşmak istiyorum. Kendi annelik arzularını sorguladığı dönemde, çalışmasını anne olamayan kadınlar üzerine kuran İrem Erdem Atak, “Açıklanamayan İnfertilitede Kadınlık ve Anne-Kız İlişkisinde Anneliğin İletimi” başlıklı araştırmasıyla konuk oluyor bloga. Atak, bilinç düzeyinde yoğun olarak bahsedilen çocuk sahibi olma arzusuna ve organik herhangi bir engel olmamasına rağmen gebe kalamayan 30 kadınla yüz yüze gerçekleştirdiği araştırmasını, psikanalitik kuram çerçevesinde değerlendirmiş; kısırlığı, bu kadınların bilinçdışı süreçlerini anlamak amacıyla bir semptom olarak ele almış:
“Gerçek bebek annenin kollarındaki bebektir; ancak onun öncesinde annenin zihninde hayal edilen bebek vardır. İşte tasarımlardan oluşan bu ruhsal dünya, sadece dünyaya gelmiş olan bebekle etkileşimi değil, doğumdan ve hatta bebek oluşmadan önceki düşlemleri, korkuları, rüyaları, çocukluk anılarını, ebeveynleri ve gelecekle ilgili beklentileri de içermektedir. Bebek sahibi olmak, bilinçdışında da önemli bir çalışmayı gerektirmektedir.
…Kısır kadınlar çocuk sahibi olma arzularında bir anlamda bilinçdışında iyi anneyi aramaktadırlar. Çocuk sahibi olmaktan bahsederken, bir yandan da bunun ne kadar korkutucu bir duygu olduğunu vurgularlar. Kadınlar, kendi olumsuz anne imgelemine karşı çocuk sahibi olmak istemektedirler. Gelmesi beklenen çocuk, kadını kendi annesine karşı savunacak kalkan durumundadır. Tüm boşluğu, kayıp duygusunu ve yalnızlığı dolduracak ve kadının geçmişini tamir edecektir. İşte bu dürtüsel şiddete karşı kısırlık semptom olarak ortaya çıkıp üstün gelmektedir.”
Atak, araştırması için projektif yöntemlerden biri olan Rorschach Testi’ni kullanmış. Amaç, gerçeklikte annenin ve anneyle ilişkinin doğasını incelemek yerine, düşlemsel düzeyde annelerin hastaların ruhsal dünyasında nasıl bir yere sahip olduklarının anlaşılmasını sağlayabilmek. Zira hepsi için ortak bir ruhsal örgütlenmeden bahsedilemez. Ben de bunu göz önünde bulundurarak, testin, kişinin dış dünyaya ilk tepkisini ve anne imgelemine karşı aldığı pozisyonu gösteren ve yukarıda resmini gördüğünüz ilk karta verdikleri yanıtları sıralamak istedim. İlk nesnenin son derece “kötü” olarak düşlemlendiği ve haliyle özdeşim kurmayı olanaksız kılan bu atıfları, elbette tezin kavramsal çerçevesinden bağımsız düşünmeden sıralıyorum.  
“Bade, 33 yaşında, 8 yıllık evli: “Hep yarasaya benzetiyorum. Böyle kanatları şöyle kıvrık, yarasa gibi. Bunu başka şeye benzeten oluyor mu? Cadılar Bayramı’nda kabağın üstüne çizdikleri şeylere benziyor bu, Halloween’de. Bir de o yengecin elleri gibi, kıskaçları gibi biraz.”
Songül, 28 yaşında, 8 yıllık evli: “Bunlar da ne olabilir ki? Yarasaya mı benziyor neye benziyor, hayvan gibi ya. Ne böyle insan gibi de değil kanatları var... İnsan da değil bu ya, insan da olabilir ama kanatları var. Hayvan galiba. Uçak da olabilir ama değil. Kapkara bir şey. Siz bence bunu alın, benzetemedim doktor hanım. Arkasına bakayım belki bir şey yazılıdır, kanatları var sanki yarasa gibi bir şey. Yarasa hayvan da değil değişik bir şey yani. Eşim bunu yorumlar ben hiç benzetemedim. Ruh halim çok kötü. Yok yok hiçbir şeye benzemiyor.”
Halime, 27 yaşında, 5 yıllık evli: “Kelebek diyeyim buna. Sanki kelebeğe benziyor di mi? Bu arada kelebekleri görüyorum rüyamda belki o yüzdendir. Zorro’nun şalı var ya ona benziyor.”
Zekiye, 35 yaşında, 11 yıllık evli: “Tavuk görüyorum ve civcivler görüyorum. Böyle bir ağaç yapılır ya parmaklık gibi, oraya tutunmuşlar tavuklar, altta civcivler var. Bunlar da yeni doğmuş civcivler, ağızlarını açmışlar. İki insan öpüşüyor da olabilir. Fal gibi oldu bu. Bana fal bak derler hep, çıkar mı çok da bilmem ama.”
Zerrin, 24 yaşında, 5 yıllık evli: “Hiç üretme şeyim yok kafamda biliyor musunuz? Kuşa benzetiyorum bunu. Şunlara kanat diyorum, şu sırtındaki herhangi bir benek benek, şu kafası diyorum başka da bir şeye benzetemiyorum.”
Selma, 27 yaşında, 6 yıllık evli: “Hiçbir şeye benzemiyor gibi, ama kaya parçası. Uçan bir kuşa da benziyor.”
Necla, 34 yaşında, 15 yıllık evli: “Bu belkemiği gibi bir şeye benziyor. Sanki pöçük tarafı gibi bir şey geliyor bana. Bir hayvan olabilir mi? Yarasa gibi bir şey ona da benziyor, kahve falı bilseydim daha güzel benzetirdim.”
Kevser, 31 yaşında, 8 yıllık evli: “Uçak mı uçağa da benziyor. Şuradan uçağa benzettim. Kanatları var. Kuş da olabilir. Bu benim buralarım da olabilir kendim. Şurası rahim zannediyorum, buralarda yumurtalıklar olabilir.”
Nuran, 30 yaşında, 5 yıllık evli: “Ne bileyim bir yaratık, canavar gibi, yaratık gibi bir şey ya da ultrasonda rahme benziyor.”
Reyhan, 28 yaşında, 3 yıllık evli: “Bir hayvana benziyor ama kelebek mi desem yarasa mı desem, karışık bir şeye benziyor ama… Bir de şeye benzettim sağlıkçı olduğum için kemik, biraz pelvis yapısına benzettim, ama daha çok hayvana benziyor, şurada kıskaçları varmış.”