16 Mart 2012

Sabun Köpüğü


Aşağıdaki metin, Nancy Atakan’ın, sanatçı Özgül Arslan’ın “2+1” kişisel sergisi için 2010 yılında kaleme aldığı katalog yazısından bir bölüm. Gebelik sürecine ilişkin birbirini takip eden son kayıtlarla örtüştüğü için dikkatimi çekti. Özellikle annelik deneyiminin tüm kadınlar üzerinde nasıl travmatik bir deneyim olduğuna dair ortak sözümüz, bu eylemi malzeme eden bir sanatçıyla tanışmama vesile oldu. 
Ben bu sergiden,  “Kusma” başlıklı bir önceki kaydı, hem süreç hem de zihinsel olarak izlediğini düşündüğüm “Sabun Köpüğü” isimli video enstalasyonuna ait görseli, Atakan’ın yazısındaki ilgili paragraf ile birlikte paylaşmak istiyorum. Kimbilir, kadının iç dünyasında çocuğa dair hissettiği karmaşaya karşılık gelen bulantı/kusma, sonrasında, farkında olmadan duygusal ve fiziksel olarak yoğun bir "temizlik işçiliğini" de beraberinde getiriyordur:    
“Her sanatçı, sanat üretirken yaşam deneyimlerini analiz ederek var oluşunu ortaya koyar. Norm budur, ancak irdelenecek konu ve deneyim seçimi her zaman kişisel ve öznel olma eğilimindedir. '2+1' kişisel sergisindeki resimlerinde, Özgül Aslan, şu andaki var oluş durumunun önemli bir yönü olarak annelik konusunu vurgulamaktadır. 1975 yılında, sanat teorisyeni Lucy Lippard, sanatçıların neden annelik, hamilelik ve doğum ile ilgili sanat çalışmaları yapmadıklarını sorgulamıştır. Sonraki yıl ise Amerikalı kavramsal sanatçı Mary Kelly, doğum yapmak ve kendi hayatının kontrolünü kaybetmekten oluşan durumunu açıklamak için psikoanalitik terimlerden yararlanan Post Partum Document isimli çalışmasını sunmuştur. Bu dönemde, kadın sanatçıların çoğu, medeni hallerine veya çocuklarına atıfta bulunmamayı tercih ediyordu ancak Kelly, kadınlara özgü bu deneyime değinen sanat eserleri üretmeyi engelleyen kültürel baskıya karşı cesur bir duruş sergilemişti. Bu eylemiyle, konunun, gelecekte diğer kadın sanatçılar tarafından da kullanılabilecek uygun bir malzeme olarak meşrulaştırılmasına yardımcı olmuştu. Canan Şenol, Gül Ilgaz, Gülçin Aksoy ve Nazan Azeri gibi bazı Türk kadın sanatçılar bu konuya eserlerinde değinseler de, bu deneyimin tüm kadınlar üzerine nasıl travmatik bir niteliğe sahip olduğu göz önüne alındığında, bu kadın sanatçıların sayısı yeterli değildir.
…Annelik, Arslan'a bir ev hizmetlisi, temizlikçi, organizatör ve bakıcı olarak ev içindeki konumunu hatırlatmaktadır. Bu farkındalığı, Avusturyalı sanatçı Peter Kogler ile birlikte yaptığı 'İstanbul'da Yaşıyor ve Çalışıyor' isimli 2010 İstanbul Kültür Başkenti projesine katılım için ürettikleri 'Sabun Köpüğü' video çalışmasına da aktarmıştır.
Bu videoda Arslan, dağlar dolusu sabun köpüğü yapmakta ve bununla siyah bir halıyı yıkamaktadır. Halı şampuanı kullandığını ve siyah bir halıyı yıkıyor olduğunu, bana şahsen söylediği için biliyorum, yoksa videodan anlamam mümkün olmazdı. Yukarıdan yapılan çekim sayesinde halı, Arslan'ın üzerinde zarif ve kadınsı bir elbise giyerek performans sergilediği siyah, düz bir yüzey halini almaktadır. Ellerinin ve dizlerinin üstüne çökerek, vücudunu ve sabun köpüklerini, bir resim/video oluşturmak için malzeme olarak kullanmaktadır. Elleriyle ve bazen de tahta bir sopayla, sabun köpüklerini düz yüzey üzerinde itmekte, sürtmekte, dövmekte ve hareket ettirmektedir. Bazen zarif, bazen şiddetli, bazen güçlü, bazen ise yumuşak olabilen hareketlerle çizgiler, zigzaglar, şekiller ve daireler çizmektedir. Bunu yapmak, tüm vücudunu ve kollarındaki tüm gücü kullanmasını gerektirmektedir. Bir öykü anlatmadan, aslında hiçbir şeyi temizlemeden, hiç bitmeyen bir hareketle, bir duyguyu iletmek ve şiirsel bir şeyler söylemek için ev içi malzemeleri kullanmaktadır. Köle gibi çalışarak ve yüksek miktarda enerji kullanarak, bize, sürekli hareket ve eylem içinde olmaya dair anlamsız ihtiyacımızı hatırlatan, meditatif ve hipnotik bir eylem gerçekleştirmektedir. Bu eserde, aşırı agresif hareketlerden zarafetle ikna edici olan hareketlere geniş bir yelpazeyi kullanarak ve her türlü manevraya başvurarak manipüle etme, organize etme, gruplama ve itme ihtiyacımızı görebiliriz. Bu, belki de bize, anne babalarımız, eşlerimiz, arkadaşlarımız, iş arkadaşlarımız ve bizler tarafından, kontrolü elimize almak için kullandığımız stratejileri hatırlatmaktadır. Bunu, ayrıca, bir anne, sanatçı, kadın ve üretken bir insan olmak için gerekli olan ve genellikle ödüllendirilmeyen, bitmek bilmeyen mücadelenin ve emeğin metaforu olarak görmekteyim.”