26 Şubat 2012

Hamilelik


Kadınlar Tuvaleti
İsimsiz
Yanda gördüğünüz üç fotoğraf da Çağla Cömert’e ait. Kadınlar Tuvaleti isimli ilkini, geçtiğimiz yıl şubat ayında, bedenden atılan ama bedende yeniden üretilenler üzerine düşünmek istediğim için paylaşmıştım. Zira Julia Kristeva'nın dediği gibi, "dışkı"nın tabuları ihlal eden ve özgürleştirici bir anlamı vardı! Diğerleri ise, tamamen tesadüf sonucu bugüne, yine şubat ayına rastladı. Joan Raphael-Leff’in “Pregnancy: The Inside Story” başlıklı kitabından aşağıdaki alıntılarla doğrudan ilişkili bu iki fotoğraf, benim için birincisinden bağımsız değil. Nitekim ayna karşısında, birbirinden farklı gibi duran iki durumu yansıtan fotoğraflar, bana ait zihinsel bir kurguyla, bir sürecin bütünlüğünü anlatmak için alt alta geliyor:
Border
“Hamilelik, fark edildiği andan itibaren, kadının ruhsal dünyasını etkiler;  rüyalarına, fantezilerine sızan bilinçdışı temsilleri tetikler. Gebeliğin başlangıcı, aynı zamanda tuhaf bir hikâyenin de başıdır. Hamilelik sürecinde, biri diğerinin içinde, iki beden vardır. Tek bir deri altında yaşayan iki kişi! Öyle ki bu birliktelik, hamile kadına, kendi annesinin karnında geçirdiği süreyi de çağrıştırır. Hayatımızın önemli bir kısmını, ayrı bireyler olarak bütünlüğümüzü korumak ve sürdürmek için harcadığımız düşünülünce, bu fiziksel birliktelik tekinsizdir. Tekinsizdir çünkü bastırılmış olan geri döner! Yani açığa çıkan şey tanıdıktır; madem ki geri gelmiştir, öteden beri bilinmektedir; olağan şartlarda karşılaşıldığında herhangi bir ürküntü yaratması beklenmemektedir; ancak bastırılmış olmasının bir sonucu olarak yeniden ortaya çıktığında tuhaflaşmış, anlaşılmaz biçimde yabancılaşmıştır ve bu nedenle karşılaşıldığında kuşku, endişe ve belirsizlik yaratmaktadır.
Bir bedende iki kişi, biyolojik bir bilmecedir. Zira anne olacak beden, kısmen kendine yabancı bir bedenin ikametine izin verebilmek için, kendi bağışıklık sistemini baskılar. Bunu, psikolojik olarak da yapar. Çünkü hamileliği içselleştirebilmek için, gebeliğin başındaki tehditlerle başa çıkmak zorundadır. Anlam, dış gerçeklikle iç içe geçmiş ruhsal gerçekliği besleyen plasentanın dışına taşar.
Bu içsel hikâye, her hamilelikte farklılaşır. Kadının iç dünyasına göre şekillenir. Hayal edilen bebek ile rahimdeki embriyo yan yana gelir. Daha gebelik gerçekleşmeden önce bile, bilinmeyen bebek, kadının bebek bekleyen iç dünyasında çizilir, bu dünyanın içinde önemli diğer ilk figürlerin arasındaki yerini alır ve yatırım yapılır. Sağlıklı bir ruhsal yapılanma içinde dahi, tüm bu bileşenler nadiren uyum içindedir. Hikâyenin tüm unsurları, birbirini sürekli tetikleyerek, işleyerek yeni formüller üretir."
Böylece eski sınırlar ihlal olur, yeni sınırlar çizilir...