1 Nisan 2012

#benimbabam


Bu sene 9. Açık Radyo Şenliği’nde tema, “Nesiller boyu Açık Radyo” idi. Buna uygun olarak her konuk; eşi / kızı, oğlu / annesi, babası / dedesi, ninesi / amcası, halası, dayısı, teyzesi / torunu torbası ile ama stüdyoda ama telefonla ama yâd ederek ama selam göndererek, Açık Radyo mirasını, dinleyenler ile paylaştı. Ben de bu yayınlardan birine, özellikle dikkat kesildim. Akın Eldes’in, oğlu Akıncan Eldes ile birlikte yaptığı programa.
Eldesler, yayına birbirlerinden bağımsız hazırlanmışlar. Sırayla çalacakları şarkılar, ikisi için de sürpriz. Ben şarkıların kendisini de, dizilimini de, yorumları da, her ikisini tanımak ve orada bulunma motivasyonlarını anlamak açısından önemsedim. Ama en çok oğul Akıncan’ın penceresinden.
Açılış için Akıncan Eldes’in seçtiği ilk şarkı Rush’a aitti. Babasını oldukça memnun eden bu tercih yine onunla ilgiliydi. Akın Eldes, seneler önce oğluna ilk bu şarkıyı, üstelik yüzyılın şarkısı diyerek dinletmişti.
Akın Eldes, “Kafa sallattıran gaz parçaları vardır” dediği Sweet’ten çaldığı şarkı sonrası, Akıncan Eldes’in beğenip beğenmediğini sorduğunda, şarkıyı ilk defa dinlese de, babasının müziğe başlamasında etkili olan bu grubu daha önce duyduğunu belirterek: “Geçenlerde katıldığın bir programda bahsetmiştin,” dedi.
Akıncan Eldes’in listesindeki ikinci şarkı, 2001 yılında, 31 yaşında intihar eden Yavuz Çetin’in Yaşamak İstemem isimli şarkısıydı: "Sana öğretilen her şey, bana önerilen her şey, bana dayatılan yaşantı, işe yaramaz bir çöplük, yarattığınız sistemler, kullandığımız yöntemler, yaşamak istemem aranızda…"
Yavuz Çetin şarkısı, yakın arkadaşı olan Akın Eldes’e sadece onun ne kadar iyi bir müzisyen olduğunu değil, oğlu Yavuzcan’ı da hatırlattı: “Konservatuar sınavına sokmuştum seni. O da girmişti. İkiniz de kazanamadınız. Yavuz’un gitarını Yavuzcan aldı. İletişim halinde olmanızı çok isterim. O Yavuzcan sen de Akıncan.”
Birbiri ardına dinlettikleri şarkılar arasında, Akıncan Eldes yaptığı bir anons sonrası “İşte böyle” dedi. Sonra da babasına, kendisi için yazdığı günlükte her sayfayı “İşte böyle” diyerek bitirdiğini hatırlattı. Bu ayrıntı Akın Eldes’i epey şaşırttı.
Benim bu yayınla, buraya kaydedecek kadar ilgilenmemin sebebi, sanırım geçtiğimiz hafta twitter’da #benimbabam etiketiyle gönderilen yorumlar oldu. Belli ki pek çok kişinin babası,  her şeyden önce ADAM GİBİ ADAMdı, sonra: “Kral adam vesselam - Gözümde en iyi erkek - İlk aşk - Dünyaya kaç defa gelirsem geleyim yine aynı insana baba demek istediğim tek kişi - Sahip olduğum her şey, arkamda duran gölgem - Her şeye karşı beni savunan tek erkek - Onun gibi sözünün eri var olmayan - Her zaman yanımda olan, koruyan kollayan - Dünyanın en delikanlı adamı - Garibana baba, namussuza bela - Öyle boşuna sallamaz o tespihi de, harbi adam - Benim göbüşlü süper kahramanım - Her zorluğa göğüs geren kocaman dağ - En büyük desteğim, gerçekten ilham aldığım tek insan”
Babalar ve oğullarını ya da kızlarını, tüm bu satırlar arasında bilinçli ya da bilinçdışı yatırımlarla, cinsiyetçi aktarımlarla düşündüğümde ve özellikle Bessi Meshulam’ın “Çocuk, Korkuları ve Ailesi” isimli aşağıdaki makalesinden küçük paragrafla birlikte okuduğumda, sanki hiçbirimizin babası hiçbir zaman bizim olmadı gibi geliyor:
“Thomas Ogden erkekte kadınsı niteliklerin, kadında erkeksi niteliklerin varlığı fikrini geliştirerek bu niteliklerin var oldukları sürece yaratıcı ve verimli etkileşim sağlandığını söyler. Buna bir örnek, çocuğun babasına 'Baba ben acıktım' diyebilmesi olabilir. Bu söylem çocuğun babasındaki anaç besleme niteliklerini görebildiğini ve babasındaki bu yöne başvurabildiğini gösterir. Fakat annenin saf bir anne, babanın saf bir baba oldukları ortamda, her biri kendilerinin özel ebeveyn ideali ile hareket ettiklerinde, çocuk içindeki kadınsı ve erkeksi unsurlarını kapsayamaz hale gelebilir. Belki de böyle bir kapsamadan yoksun olan çocuk, ileride içinde ister istemez bulunan bir unsura 'yabancı' muamelesi yapıp onu, ondan korkulan bir şey haline getirip korku ve panik nöbetleri yaşayabilir. Bu 'yabancı' unsur, ister kadınsı, ister erkeksi nitelikler olsun, tehdit edici ve yıkıcı olarak algılanabilir ve mutlaka dışa yansıtılır.”