24 Nisan 2012

Dilin Resmi, Resmin Dili


Panorama Müzesi'ne giden yol
Geçtiğimiz yıl nisan ayının başında, Wendy Shaw'un Osmanlı Bankası Müzesi'nin etkinlikleri çerçevesinde yıllar önce yaptığı "Neden Müze? Topum ve Modernliğin Terbiyecisi" başlıklı konuşmasından alıntılar yaparak bir kayıt girmiştim. Hafta sonu yaptığımız kısa seyahat sırasında, isteyerek maruz kaldığımız müze ziyaretleriyle, hem bu kaydı hem de müzelerin iktidarla ilişkili ve son derece ideolojik tarafını tekrar hatırladım:  
"...müze, bilgiyle davranış arasında aracılık eden okul, hapishane ve hastane gibi modern kamu kurumlarına dahildir. Bu kurumlardaki gibi müzede de kişi, nereye kadar gidebileceğini öğrenir; ne zaman, nasıl ve neden içeriye girebileceğini ve ne kadar derine nüfuz edebileceğini yöneten kuralları, tıpkı kayıt olmuş, ücretini ödemiş bir öğrencinin sınıflara girebileceğini ama bürolara giremeyeceğini bildiği gibi, bir ziyaretçi de tıpkı sınıftaki öğrenci gibi yalnızca öğrenmekle sorumlu olmanın rahatlığıyla müzede hazır bulunur.”
Bu kayıtta bahsi geçen iki müze de Gaziantep’te. Biri dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma, diğeri Gaziantep Kalesi’nin içine kurulan Gaziantep Kahramanlık Panaroma Müzesi. Yönlendirmeleri ya da düzenlenme anlayışlarının ötesinde, hem çağırdıkları şiddet hem de kullandıkları çağrışımlı dille, ortak noktaları olduğunu düşündüm. Zeugma’yı, suya uygulanan şiddeti çağırmadan, öfkelenmeden görmek mümkün değil. Üstelik gömenler, kurtarıcı olarak alkışlanırken! Yolu üzerine, namlusu ziyaretçilere dönük asker heykelleri yerleştirilen Panaroma Müzesi’nin şiddeti daha görünür. Görünmeyen iktidar ise, her ikisinin de içeriğinde gizli. Biri "dil"i resmederken, diğeri resmi "dillendiriyor."
Dokurcum Değrimeni olayı
Dokurcum Değirmeni olayı ve Şahin Bey’in savunmaları: Kanlı Dokurcum Değirmeni’nin hikâyesi Elmalı Köyü’ndeki savunma ile başlamıştır. Şahin Bey, Fransız askerlerinin Antep’e girişini engellemek için şehir ve köylerden oluşturduğu çetelerle birlikte Kilis yoluna karargâh kurmuştur. Kertil, Bostancı ve Elmalı sırtlarında düşmanla çatışan Şahin Bey ve çetelerinin erzak ihtiyacını karşılamak için Heyet-i Merkeziye’nin duyurusu üzerine 14-15 yaşlarındaki 14 çocuk, 27 Mart 1920 günü Elmalı sırtlarına hayvanlarla erzak getirmişler ve geceyi geçirmek için Dokurcum Değirmeni’ne sığınmışlardır. 28 Mart sabahı savaş başlamıştır. Savaşın başlamasıyla değirmende sıkışıp kalan çocuklar Şahin Bey’e erzak teslim edememişlerdir.  
Aktaros ve Euprosyne
Günlerdir süren çatışmalarda yorgun düşen Şahin Bey ve çeteleri, cephane ve erzaklarının da tükenmesiyle daha fazla direnememiş, Şahin Bey şehit olmuştur. Dokurcum Değirmeni’nde sıkışıp kalan 14 çocuk kapıyı kapatıp arkasına dayanaklar koyarak beklemeye başlamışlardır. Değirmene sığınan çocukları gören Fransızlar kapıyı zorlayıp içeri girmiş, silahsız 14 çocuğu dışarı çıkarıp ellerini bağlamış ve kurşuna dizerek öldürmüş, cansız bedenlerini süngüleyerek katletmişlerdir.
Aktaros ve Euprosyne Mozaiği: Mozaikte, adı “yönetici-aktarıcı” anlamlarına gelen Aktaros ile “neşe ve sevinç veren” anlamına gelen su perisi Euprosyne görülmektedir. Kompozisyonda, Aktaros’un ilahi kaynaktan alınan altın krater içindeki kutsal şarabı, bereket boynuzu ile Euprosyne’ye sunması tasvir edilmektedir. 
Metiokhos ve Parthenope
Sağ tarafta Euprosne, bir ağacın altında uzanır vaziyette resmedilmiştir. İçkinin verdiği rahatlık, her iki figürün duruşlarında ve yüz ifadelerinde sezilir. Kompozisyonun sol tarafında çan kraterin, figürlere oranla büyük ve onların üzerinde resmedilmesi, önem noktasını bu kutlamaya ve şaraba çekmekle birlikte kutsallığına da çağrışım yapmaktadır.
Metiokhos ve Parthenope Mozaiği: Mitolojiye göre Parthenope Samos Kralı Polykrates’in kız kardeşidir. Aile ocağının kutsallığın temsil eden Heraion’da bakire kalmaya yemin etmiştir. Metiokhos kralın sarayına davet edilir ve yemekte Parthenope ile karşılaşır. Parthenope Metiokhos’a vurulur ancak ettiği bekaret yeminini bozmamak için saçlarını kesip sürgüne gitmeyi seçer. Bu mozaikte iki figürü, iç mekanda bir kanepenin üzerinde otururken görmekteyiz. Metiokhos’un yüzü, aşık olduğu Parthenope’ye yönelmişken, Parthenope’nin imkansız gördüğü bu aşk nedeniyle bakışlarını belirsiz bir alana doğru yönelttiği dikkat çeker.