Panorama Müzesi'ne giden yol |
Geçtiğimiz
yıl nisan ayının başında, Wendy Shaw'un Osmanlı Bankası Müzesi'nin etkinlikleri
çerçevesinde yıllar önce yaptığı "Neden Müze? Topum ve Modernliğin
Terbiyecisi" başlıklı konuşmasından alıntılar yaparak bir kayıt girmiştim.
Hafta sonu yaptığımız kısa seyahat sırasında, isteyerek maruz kaldığımız müze
ziyaretleriyle, hem bu kaydı hem de müzelerin iktidarla ilişkili ve son derece
ideolojik tarafını tekrar hatırladım:
"...müze,
bilgiyle davranış arasında aracılık eden okul, hapishane ve hastane gibi modern
kamu kurumlarına dahildir. Bu kurumlardaki gibi müzede de kişi, nereye kadar
gidebileceğini öğrenir; ne zaman, nasıl ve neden içeriye girebileceğini ve ne
kadar derine nüfuz edebileceğini yöneten kuralları, tıpkı kayıt olmuş, ücretini
ödemiş bir öğrencinin sınıflara girebileceğini ama bürolara giremeyeceğini
bildiği gibi, bir ziyaretçi de tıpkı sınıftaki öğrenci gibi yalnızca öğrenmekle
sorumlu olmanın rahatlığıyla müzede hazır bulunur.”
Bu kayıtta bahsi geçen iki müze de Gaziantep’te. Biri dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma,
diğeri Gaziantep Kalesi’nin içine kurulan Gaziantep Kahramanlık Panaroma
Müzesi. Yönlendirmeleri ya da düzenlenme anlayışlarının ötesinde, hem
çağırdıkları şiddet hem de kullandıkları çağrışımlı dille, ortak noktaları
olduğunu düşündüm. Zeugma’yı, suya uygulanan şiddeti çağırmadan, öfkelenmeden
görmek mümkün değil. Üstelik gömenler, kurtarıcı olarak alkışlanırken! Yolu
üzerine, namlusu ziyaretçilere dönük asker heykelleri yerleştirilen Panaroma
Müzesi’nin şiddeti daha görünür. Görünmeyen iktidar ise, her ikisinin de içeriğinde
gizli. Biri "dil"i resmederken, diğeri resmi "dillendiriyor."
Dokurcum Değrimeni olayı |
Dokurcum Değirmeni olayı ve Şahin Bey’in
savunmaları: Kanlı Dokurcum
Değirmeni’nin hikâyesi Elmalı Köyü’ndeki savunma ile başlamıştır. Şahin Bey,
Fransız askerlerinin Antep’e girişini engellemek için şehir ve köylerden
oluşturduğu çetelerle birlikte Kilis yoluna karargâh kurmuştur. Kertil,
Bostancı ve Elmalı sırtlarında düşmanla çatışan Şahin Bey ve çetelerinin erzak
ihtiyacını karşılamak için Heyet-i Merkeziye’nin duyurusu üzerine 14-15
yaşlarındaki 14 çocuk, 27 Mart 1920 günü Elmalı sırtlarına hayvanlarla erzak
getirmişler ve geceyi geçirmek için Dokurcum Değirmeni’ne sığınmışlardır. 28
Mart sabahı savaş başlamıştır. Savaşın başlamasıyla değirmende sıkışıp kalan
çocuklar Şahin Bey’e erzak teslim edememişlerdir.
Aktaros ve Euprosyne |
Günlerdir süren çatışmalarda yorgun düşen Şahin
Bey ve çeteleri, cephane ve erzaklarının da tükenmesiyle daha fazla
direnememiş, Şahin Bey şehit olmuştur. Dokurcum Değirmeni’nde sıkışıp kalan 14
çocuk kapıyı kapatıp arkasına dayanaklar koyarak beklemeye başlamışlardır.
Değirmene sığınan çocukları gören Fransızlar kapıyı zorlayıp içeri girmiş,
silahsız 14 çocuğu dışarı çıkarıp ellerini bağlamış ve kurşuna dizerek
öldürmüş, cansız bedenlerini süngüleyerek katletmişlerdir.
Aktaros ve Euprosyne Mozaiği: Mozaikte, adı “yönetici-aktarıcı”
anlamlarına gelen Aktaros ile “neşe ve sevinç veren” anlamına gelen su perisi
Euprosyne görülmektedir. Kompozisyonda, Aktaros’un ilahi kaynaktan alınan altın
krater içindeki kutsal şarabı, bereket boynuzu ile Euprosyne’ye sunması tasvir
edilmektedir.
Metiokhos ve Parthenope |
Sağ tarafta Euprosne, bir ağacın altında uzanır vaziyette
resmedilmiştir. İçkinin verdiği rahatlık, her iki figürün duruşlarında ve yüz
ifadelerinde sezilir. Kompozisyonun sol tarafında çan kraterin, figürlere
oranla büyük ve onların üzerinde resmedilmesi, önem noktasını bu kutlamaya ve
şaraba çekmekle birlikte kutsallığına da çağrışım yapmaktadır.
Metiokhos ve Parthenope Mozaiği: Mitolojiye göre Parthenope Samos
Kralı Polykrates’in kız kardeşidir. Aile ocağının kutsallığın temsil eden
Heraion’da bakire kalmaya yemin etmiştir. Metiokhos kralın sarayına davet
edilir ve yemekte Parthenope ile karşılaşır. Parthenope Metiokhos’a vurulur
ancak ettiği bekaret yeminini bozmamak için saçlarını kesip sürgüne gitmeyi
seçer. Bu mozaikte iki figürü, iç mekanda bir kanepenin üzerinde otururken
görmekteyiz. Metiokhos’un yüzü, aşık olduğu
Parthenope’ye yönelmişken, Parthenope’nin imkansız gördüğü bu aşk nedeniyle bakışlarını belirsiz bir alana doğru yönelttiği dikkat çeker.