21 Aralık 2010

Metamorfoz

Elisabeth Wallner'a ait alttaki video, Akbank Sanat’ın 2010-2011 sezonunun “İstanbul’un Ritmi” başlıklı eylül ayındaki açılış sergisinden. Wallner’ın, “özne ve nesne arasındaki metaforik ilişki ve değişimleri incelediği” eserinin ismi Metamorfoz. Blogda paylaştığım bu ilk videoyu izleyen herkes, elbette kendi iç dünyalarını meşgul eden meseleler üzerinden yorumlayacak “kibritleri.” Ama belki de ilk çağrışımlarımız bir kadın ve erkeğin birlikteliğine dair olacak. Ben de bu muhtemel ilk akla gelen üzerinden, öznelerin birbirini nasıl nesneleştirdiklerini, kimimiz için yıkıcı ama doğru bir okumayla desteklemek istiyorum:


“…her insan, öncelikle ilişkinin kendisini arzular; ilişkiye girdiği eşi, ötekini değil. Öteki, ilişkinin olabilmesi için zorunluluktur sadece; bir yoklukla ilişkiye giremeyiz değil mi? ‘Cinsel ilişki’ aşkındır; tadı, kokusu, rengi, teması ya da sesi yoktur. Bu özelliksizliğiyle, doğduğumuz anda kaybettiğimizi sandığımız, zaten ne olduğunu da bilmediğimiz ‘ben’e özdeş olan ötekinin yerini tutabilir. Oysa bir eş, özelliklere sahiptir. Tadı, kokusu, rengi, teması ya da sesi vardır. O, kendisidir; arzuladığımız özelliksiz ve şekilsiz eksiğin yerini tutamaz… Kendimize bir eş seçerken, onu her şeyden önce diğer ‘adaylardan’ ayıran özellikleriyle, kendine özgülükleriyle, tuhaflıklarıyla, biriciklikleriyle seçeriz. Onu arzulamamız için, arzumuzu tetikleyecek bir ‘fark’ bulmamız gerekir. Ancak bir ilişki bir kere kurulduktan sonra, eşimiz kendisi oldukça bizi hayal kırıklığına uğratır. Yanılsamamızı bozar, kendimizi aldatmamızı engeller… Her eş bir ekrandır. Onun üzerine arzumuzun fantezisini yansıtır, bu yansımayla ilişkiye gireriz. Kuşkusuz yansıttığımız şey kendimizden başka bir şey değildir... Eşimizin ekran işlevi gören yüzeyi ne kadar ‘boş’ ise, ilişki o kadar başarılıdır. Yüzeydeki engebeler (kendine özgülükler, belirgin özellikler, kusurlar) huzurumuzu kaçırır, zaman içinde gözümüze batmaya batmaya başlar. Oysa o engebeler, en başta o eşi seçmemizin (onu diğer ötekilerden ayırt etmemizin) nedeniydi.” 
Bülent Somay, Bir Şeyler Eksik (Aşk, Cinsellik ve Hayat Hakkında Bilmek İstemediğimiz Şeyler) s. 83-84