1 Aralık 2010

"Arka"mıza Baktık!

Onunla ilk defa, kuzenimin “Me, You and Everyone We Know isimli filmi alıyor ve izliyorsun” demesiyle tanıştım: Filmin yönetmeni, senaristi ve başrol oyuncusu, doğduğunda ona verilen ismiyle Miranda Jennifer Grossinger’dı. Soyadını, “kendini en üretken hissettiği ay temmuz olduğu için” (IMDB) July olarak değiştirecek kadar ilginç bir performans sanatçısı ve aynı zamanda bir öykü yazarı. Bu ilk uzun metrajlı filmiyle, 2005 yılında Sundance Film Festivali’nde jüri özel ödülü alan July, aynı yıl Cannes Film Festivali’nde de ödüllendirildi. 2007 yılında yayımlanan “No One Belongs Here More Than You” isimli kitabı, Frank O’Connor kısa öykü ödülü aldı. 2009 Venedik Bienali’nde yer alan işleri bu yaz boyunca New York’ta sergilendi. Tüm bunları anlatıyorum çünkü geçtiğimiz günlerde tesadüfen rastladığım bir videosunda şöyle diyordu: “Herkes ilk filminin ardından ikincisi için acele eder ama benim onun dışında her şey için acelem var.” Nitekim 5 yıl aradan sonra son filmi “Future” bitti ama henüz gösterime girmedi.
Tık Tık Tık...
Gelelim yukarıda, "Tık"ladığınızda daha ayrıntılı bir şekilde göreceğiniz fotoğrafların, Miranda July ile ilişkisine. Sözünü ettiğim videoda July, birazdan anlatacağım www.learningtoloveyoumore.com isimli internet sitesinden, bir takım görevler ışığında çekilen fotoğrafları gösteriyordu.  2002 yılında Harrell Fletcher ile birlikte kurdukları bu site, meğerse her ikisinin belirledikleri görevler doğrultusunda herkesin katılımına açık, interaktif bir projeymiş. 2009 yılında kapanana kadar, dünyanın pek çok ülkesinden 8 bine yakın katılımcı 70 görevi yerine getirmiş. Hatta Seattle’da Oliver ailesi 2007 eylül ayında mevcut 63 görevin hepsini tamamlamış. Her biri son derece kişisel deneyimler içeren bu görevler, bazen katılımcıların yataklarının altlarını fotoğraflamalarını, bazen ilk gençlik yıllarında duvarlarını süsleyen posterleri yeniden yapmalarını, el ele tutuşan yabancıların fotoğraflarını çekmeyi ya da bir bebek kıyafetinin (tulum/zıbın) yetişkin ölçülerinde yapılıp giyilmesini (katılımın en az olduğu görevlerden biri) içeriyor.
Ben en çok yavaş yavaş
diyorum kendime...
Ben de, son derece eğlenceli ve heyecan verici bu görevler içinden ikisini seçip, biraz değiştirip birleştirerek, yakın çevreme kendilerine "arkalarından bakmalarını” önerdim. “Arka” taraflarını çektikleri fotoğraflarına, kendilerine her zaman hatırlattıkları bir cümle, bir slogan düşünmelerini istedim. Yaratıcı ve özgür olabileceklerini de ekledim.
Haliyle ilk sorulardan biri “kendilerinin mi yoksa başkalarının mı bu fotoğrafı çekeceğiydi”. Her ikisini de tercih edenler oldu. Teknik problemler çözüldü; aynalarla konuşuldu, bazen fotoğraf makineleri yerine cep telefonları kullanıldı. Fonlar belirlendi; saçların kesilmesi beklendi. Herkes kendi kişisel hikâyesini yarattı; özel dünyasını paylaştı.
Amerika’dan, Ada’dan, Eskişehir’den… Evden, yeni işin yeni mekânından, Haliç’ten, sokaktan…
Eski dostlar, yeni arkadaşlar, kardeşler, kuzenler, çiftler, anneler, torunlar…
Hepimiz kendi sırtımızı sıvazladık, başımızı okşadık… Dilediğimiz, hatırlattığımız, eğlendiğimiz, aklımıza ilk gelen cümleleri, kelimeleri saçlarımızdan ya da omuzlarımızdan döktük. 
Katılan herkese çok teşekkür ederim...
Sırasıyla... Sıkıntı yok – Kendini düşün – Bakma, gör ve hisset – Hayata daha geniş açıdan bak – Gökyüzü kadar sevmeye devam etmek istiyorum, gökyüzü hep daha da büyüsün – Hayat zaten zor iş, başka iş istemem – Bırak gitsin – Her çıkışın bir inişi vardır – Bak bakalım her şey hayal ettiğin gibi mi? – Nevermind – Free Your Mind – Mecbur muyuz? – Kurtul – You should look your past to get experience – Durma… Devam – Rebirth – Kızımın gözünden – Hayat seni büyük bir hevesle bekliyorum – Hayat boyu el ele – Kadın olmak