Aşağıdaki müjdeli haberi, 18 Mart tarihli Radikal’den öğrendim:
“Duydunuz gongun sesini, festival başladı! İstanbul Shopping Fest bugün Torium Alışveriş Merkezi ve İstinye Park'ta gong sesiyle açıldı. 5 büyük parti, 17 uzun alışveriş gecesi ve 600'ün üzerinde şov bizi bekliyor.”
Hürriyet ise yetinmemiş, sabahlara kadar alışveriş yapabileceğimiz bu coşkuya özel, haftalık bir gazete çıkarıyormuş!
Ben de, heyecanına maalesef ortak olamayacağım bu “festival”i fırsat bilip, organizasyonun baş aktörleri olan “kapalı” alışveriş merkezlerine, görünmeyen iktidarın yansıdığı alanlardan biri olarak bakabileceğimizi düşündüm. Bu konuda bize rehberlik etmesi için de, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Kent Plancısı Emrah Tuncer’in “İktidarın Mekansal Örgütlenmesi: İktidarın Mekansal Fantazmagorisi Olarak İstanbul’daki Büyük Alışveriş Merkezleri” başlıklı yüksek lisans tezini seçtim.
Burada sözünü ettiğim iktidar, ölçülebilir olmayan, kendini sadece etkilerinde var edebilen bir ilişki biçimi. Dışarıdan değil, içeriden; toplumun bütünü düzeyinde değil, ayrıntı düzeyinde ve kişileri, onların hareketlerini kısıtlayarak değil, kendisi üreterek iş gören, Michel Foucault’un ifadesiyle “sevimli” bir iktidar. Zira, “kendini sansür uygulamakla sınırlandıran bir iktidarı sevmek nasıl mümkün olabilir? Eğer iktidar yalnızca baskıcı olsaydı, ya yasağın içselleştirilmesini ya da öznenin mazoşizmini kabul etmemiz gerekirdi.”
İktidar, bireyleri toplumdaki değerleri kabul etmeye ikna eder. Bazen anıtlarla, bazen kulelerle, bazen bayraklarla, bazen yollarla, bazen devasa binalarla, bazen de karakter değiştirerek her türlü defoyu gizleyen parlak, örtülü bir mekan olarak ortaya çıkar. Tıpkı alışveriş merkezleri gibi:
“Bu merkezlerin, sloganlarına da yansıyan en büyük iddiası, kapalı bir kentsel mekan yaratmaktır. 'Çağdaş bir yaşam merkezinin tüm olanaklarını' sunan Akmerkez, 'alışveriş kenti' Cevahir, 'tutkuların buluştuğu nokta' Astoria, 'tatmadığımız bir dünyanın keyfini yaşayacağımız' Sapphire, 'her katı ayrı bir yaşam alanı' Capacity ve 'hem cam kubbesi, hem ağaç gölgesi olan tek alışveriş merkezi' İstinyepark…
Halbuki iç mekanlardaki ortak alanlar, kentin aksine, sadece girişler ve mağazaları birbirine bağlayan sirkülasyon şeritleridir. Çeşitli alışveriş merkezlerinin mekan karakteristikleri açısından analiz edildiği yandaki planlara göre, açı farklılıklarından dolayı seçenekli gibi görünse de, Akmerkez, tek bir eksen üzerinde ve yönlendirici bir niteliğe sahiptir. Tek doğrulu Capitol, Galleria ve Metrocity de kentteki seçenekli mekan organizasyonundan uzaktır. Üstelik, alışveriş merkezlerinin düzeni de, tüketimi denetimine alır:
- İnsanları mekana hapseden sınırlı sayıdaki çıkışlar, mağazaların tam karşısına yerleştirilen sıralar...
- Az alışveriş yapıldığı hissi yaratan BÜYÜK market arabaları.
- Müşterileri tüm alanı katetmeye zorlayan yerleştirmeler: Yürüyen merdivenler arasında bırakılan uzun mesafeler, mağazanın en sonunda yer alan soyunma kabinleri, asansörlerin uzak köşelerde konumlanması…
- Sizi yavaşlatan aynalar ya da 'Son 2 gün', 'Son 10 dakika' gibi hızlı karar vermenizi sağlayan kaçırılmayacak fırsatlar!”