11 Mart 2011

Yedek Memleket

İlk anlamlı buluşma, geçen sene gerçekleşti. Daha öncesini hatırlamadığım için, 2010’u bir milat olarak kabul edebilirim. Tercihimi belgesellerden yana kullanıp, iki hafta içinde 2’si yurtdışından 13 belgesel izleyebilmiştim. Beyoğlu Sineması’ndaki Şok Doktrini ve Karalama teknik açıdan beni ne kadar zorladıysa, Pera’nın cep sinemasındaki konforlu koltuklarda eşlik ettiklerim, zihinsel olarak bir o kadar yıkıcıydı. Seçtiklerim arasında aklımda kalanlar da, hiç kuşkusuz, onların dert ettiklerinin ötesinde, kendi kişisel çağrışımlarımla örtüştüğü oranda öne çıktı. “Dersim’in Kayıp Kızları-İki Tutam Saç”ı izlerken salonu kaplayan ağır hüzne eşlik etmemek olanaksızdı; “kot taşlama işçilerinin sömürülen emek ve bedenlerinin ölümle noktalanan hikâyelerinin” anlatıldığı “Toz”u izlemeye ise cesaretim yoktu. Kara Şimşek ismini verdiği eşeğiyle Mardin’in dik yokuşlarında çöp işçiliği yapan Yusuf, kendiyle hayli mutlu görüntüsüyle, aklımdan hala çıkmayan bir adam.
Tüm bunları hatırlamama sebep olan ise, bu sene festival için yapılan eğlenceli bir uygulama. Şöyle diyor:
“Heyecanını bugüne kadar yaklaşık üç milyon izleyicisiyle paylaştı. Otuzuncu yılını da yine izleyicisiyle birlikte kutluyor. Bilet kuyruğundaki, film çıkışındaki, İstiklal Caddesi'nde koşan, yönetmenden imza alan izleyicisinin anılarını bilmek, görmek istiyor... Yıllar öncesinden bir bilet koçanıyla, üzeri işaretlenmiş çizelgesiyle, arkadaşına anlattığı anısıyla, bu film gibi otuz yılı sizden duymak istiyor...”
Ben de, http://www.filmgibi30yil.com/ isimli adrese yukarıdaki fotoğraf ile birlikte, benim için gerçekliği gündelik olanın sınırlarından kurtaran sinema için düşündüklerimi iliştirerek gönderdim:   
“Hafıza tetikleyicisi, kimlik koruma aracı. Koltuktan divana geçmek gibi... Kabuslar, fanteziler eşliğinde çıkılan zihinsel bir yolculuk, keşiflerle dolu bir FESTİVAL. Kaybetmek istemediğim ve çerçeveleyerek sakladığım içsel bir tarih.”
Slavoj Zizek’in, “Perdenin arkasında, çoktan onun ötesine geçmiş olan özneden başka bir şey yoktur,” ifadesini hatırlayarak ve başlığa, bu belgesellerden birinin ismini koyarak duyurmak istedim.