9 Aralık 2011

Kanser İktidarı

Yandaki fotoğrafları, kanserle ilgili kısa bir internet araştırması sonrası; 200 yaşı görmeyi umut eden bilim adamlarının açıklamaları, bankaların kanser hastalarına verdiği moral destek poliçeleri, buğday çimeni suyu içmeyi salık veren son sağlık trendleri, “Memenizi geri alın!” diye bağıran estetik cerrahlarının söylemleri, “kanserlilere” yapılan kablosuz internet uyarıları ve hastalıkların sebeplerini zayıf karakter olarak gösteren bilimsel çalışmalar arasında buldum. “Güzeller kansere karşı poz verdi” başlığı ile verilen haberde, beyin kanserine dikkat çekmek için yapılan bir kampanyadan söz ediliyordu. Kampanyanın ismi The Beauty Book for Brain Cancer olunca, çirkini/öldüreni tahmin etmek zor değildi.
Bir hasta yakını olarak, fotoğrafların anlaşılmazlığını/anlamsızlığını, kanserle ilgili bir o kadar karmaşık olan başka bir metinle, annemin ameliyat raporu ile ilişkilendirmeyi düşündüm. İkisi de, hem hasta hem de çevresindekiler için hastalığın tanınması ve bilgilendirilmesi konusunda, ortak bir noktayı paylaşıyorlardı. Fakat bu “dışarıdan” bakışın, “içeridekilere” ne ifade ettiğini, iyi ya da kötü demeden anlatmanın başka bir yolu olabilir miydi? Çünkü hastalığın da, içine aldıkları ve dışarıda tuttukları, kendi hiyerarşisi ve iktidarı vardı. Sonra aklıma, anneme konulan anaplastik astrositoma teşhisinin ardından yaptığım telaşlı aramaların sonucu karşıma çıkan blog geldi. Şevket Zaimoğlu, kendi yaşadıklarını http://beyintumoru.blogspot.com aracılığı ile Ankara’dan anlatıyordu:
“57 yaşındaki babamın beyninde bir tümör var. Tümörün patolojik tanısı, anaplastik oligodendroglioma. Dünya Sağlık Örgütü WHO'nun beyin tümörü tasnifine göre 3. derece. Ayrıca kötü huylu bu tümör, çok kritik bir konumda; sol parietal lobda, konuşma merkezi ve motor kortekse çok yakın. Babam, Ağustos 2005'te ameliyat oldu, ne var ki ameliyatta tümörün ancak % 40-50'si alınabildi. Buna rağmen ameliyattan sonra sağ tarafta güç kaybı ve konuşma problemleri yaşadı. Ameliyattan sonra Eylül-Ekim 2005'te radyoterapi gördü. Kasım 2005'ten bu yana ise kemoterapiye devam ediyoruz.”
En yeni kaydını 2008 yılında giren Zaimoğlu, kendi ifadesiyle bu günlüğü, babasının hastalığının seyri hakkında kayıtlar düşmek, tedavi sürecinde yaşadıklarını anlatmak, doktorlar ve hastanelerle ilgili tecrübelerini aktarmak, beyin tümörleri üzerine yapılan araştırmalar ve ilaçlar hakkında bilgi vermek amacıyla, önce kendi için tutuyordu. Sonra:
“-Bizimle aynı durumda olan başka beyin tümörü hastaları ve hasta yakınlarına ulaşmayı amaçlıyorum. Zaman kısıtlı. Karşımızda son derece tehlikeli bir tümör var. Birbirimizden öğreneceğimiz, tecrübelerimizden yararlanacağımız daha çok konu var.
-Bir taraftan da, sağlık profesyonelleri için yazıyorum. Maalesef ülkemizde sağlık çalışanları ile sağlık hizmeti alan bizler arasında, muazzam bir diyalogsuzluk ve karşılıklı önyargılar var. Sağlık sistemimiz, herkesin suçu başkalarında bulduğu, herkesin şikayetçi olduğu bir kördüğüme dönüşmüş durumda. Ümit ediyorum ki bu blogu okuyan sağlık profesyonelleri, özellikle de doktorlar, hasta ve hasta yakınlarının cephesinden işlerin nasıl göründüğü konusunda bazı doneler elde ederler. Eğer bu blog, sağlık çalışanı okurlarında, yeni empati kanallarının açılmasına hizmet edebilirse kendimi mutlu sayacağım.
-Son olarak bu blogu, bizim şu anda geçtiğimiz yollardan daha önce geçmiş, bu amansız hastalıkla mücadele etmiş ama maalesef hastaları vefat etmiş hasta yakınlarına ulaşmak için yazıyorum. Yakınlarına beyin tümörü nedeniyle kaybetmiş hasta yakınlarından gelecek bir ufak tavsiye, bir ipucu, bir destek mesajı, zor zamanda imdada yetişebilir.”
Bense, kanseri ve tüm bu kanallar vasıtasıyla ortaya konan algılanış biçimlerini, okumak istediklerimi kaydederek, daha büyük resmi görmek ve kendimi "iyileştirmek" için kullanıyorum.